Sürekli İyileştirme

Sürekli İyileştirme
İyileşme ve gelişim. İş ve özel hayatımızda bizim ve dokunabildiğimiz her şeyin gelişimi...

6 Ekim 2015 Salı

CENNET İŞ YERİ - CENNET YAŞAM ALANLARI

Takım olarak başarılı olabilmek ve mutlu bir çalışma ortamı yaratabilmek için çalışmalarımıza zayıf ve güçlü yanlarımızı öğrenerek başlayabiliriz. Hem bireysel olarak hem de ekip olarak eksiklerimizin neler olduğunu bilirsek birbirimize hangi noktalarda destek sağlayabileceğimizi biliriz. Ama bilmek yetmiyor, takım ruhunu hissederek o desteği birbirlerine sağlayacak ekipleri kurmak ve sinerjiyi ortaya çıkarabilmek de çok önemli.
Takım olmak sadece aynı departman içinde değil, tüm firmada tek bir takımdan bahsedebilmek ve nihai amacımızın ağacın en tepesindeki elmayı almak olduğunun farkında olmak. Elmaya ulaştığımızda da bunun işimizi, hayatımızı kolaylaştırdığını ve güzel-mutlu bir iş yeri oluşturduğumuzu fark ederiz.

Judith Liberman'dan bir masal geliyor aklıma; mutlu bir yaşam alanı, mutlu bir çalışma ortamı yaratmak, içinde bulunduğumuz ortamı CENNETE çevirmek için masal kahramanları neler yapmış:

Masal, her zaman yolunda giden bir adamla başlıyor. Adam her zamanki gibi kendi yolunda ilerlerken bir gün bir "yan yol" fark ediyor. "Allah Allah, hiç böyle yan yollar olmazdı" diyor. Bir bakıyor yan yola göz ucuyla. O ne güzellik!! Kendi yolu toz toprak içinde, diğer yol yemyeşil çim. Kendi yolunda hiç ağaç yok, diğer yol ağaçlar, çiçeklerle dolu. Hani kartpostallarda görürüz ya işte öylesine güzel bir yol.
Adamın kafası karışıyor, kendi yolu her zaman istediği yere varmasını sağlıyor ama yeni yol da çok cezbedici görünüyor. Onun böyle uzun zaman yolun başında takılıp kaldığını gören koruyucu meleği mecburen yeryüzüne iniyor ve adama soruyor: "Hayrola çok durdun burada? Kafan mı karışık?"
"Evet" diyor adam "iyi ki geldin, hangi yoldan gideceğime karar veremiyorum"
Melek soruyor "Hangi yoldan gideceğine karar vermene yardımcı olacak şey ne?"
Adam düşünüp "İkisinin de nereye ulaşacağını bilsem kolay karar veririm" diyor.
Melek "tamam o halde hadi gidelim" diyor.
Önce yan yolun sonuna gidiyorlar, bir bakıyorlar CEHENNEM!
Fakat gel gör ki bu cehennem bizim cehennemlere benzemiyor. Büyüüüükkkk bir sofra, üzerinde yok yok. Mis kokan ekmekler, çikolatalar, baklavalar, börekler. Ama masanın etrafındaki insanlar onca yemeğe rağmen aç ve ölmek üzere görünüyorlar. Adam bir bakıyor ki insanların önlerindeki yemekleri alıp ağızlarına götürecek DİRSEKLERİ yok! Evet dirsekleri yok!
Adam "bunu gördüm, bir de diğer yola bakalım diyor.
Diğer yolun sonuna gidiyorlar bir bakıyorlar CENNET!
Yan yolun sonundaki gibi yine büyüüüüük bir masa ve masanın üzerinde ne istersen var. Bu masanın etrafında da insanlar oturuyor. Bu insanların da DİRSEKLERİ yok, bu insanların da önünde kaşıklar var. Fakat bu insanlar tok ve mutlu görünüyorlar.
Nasıl olup da böyle mutlular diye düşünürken adam farkediyor ki bu insanlar kaşıkları birbirlerinin ağzına götürüyorlar, yanlarındaki kişileri besliyorlar.
Adam meleğe teşekkür edip yoluna devam ediyor.
Dirseksiz kolumun ucundaki lokmayı karşımdakine uzatıp bulunduğum ortamda mutluluğa yer açıyor muyum?

Şirketler dışında toplum genelinde de yardımlaşmayı, daha iyiye gidebilmek için yapabileceklerimizin farkında olacağımız günlere en kısa zamanda ulaşmak dileğiyle...